20 Nisan 2013 Cumartesi

ALLAH ve melekleri resüle hiç salavat getirirmi!!


 “Peygamber’ i putlaştırma eğilimlerin baş gösterdiği Hicrî I. yy’da suistimal edilerek anlamı kaydırılan bu ayet (33:56) üzerinde biraz dikkatlice inceleme yaptığımız takdirde salavatla ilgili hadislerin uydurmadan ibaret olduğu görülür.
Öncelikle belirtelim ki, nebi kelimesi, Muhammed için Kuran’ın her neresinde kullanılmışsa sürekli olarak onun diri hâline işaret eder, öldükten sonrasına değil.
… Salli ala ifadesi bu ayetten 13 ayet önce 33:43’te müminler için de kullanılıyor:
Allah ve melekleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için sizi teşvik eder (yusalli aleyküm). Allah, müminlere karşı çok merhametlidir. (33:43)
Demek ki Allah ve melekleri sadece Peygamber’ i değil, aynı zamanda müminleri de salat etmekte yani teşvik edip desteklemektedir.
9. surenin 103. ayeti çok daha ilginçtir. Bu ayet, salli ala ve yusalli ala kelimelerinin anlamını daha da belirgin hâle sokar. Bu ayette Peygamber’in de müminleri salat etmesi emredilir. Tıpkı 33:56’da müminlerin kendisini salat etmekle emredildikleri gibi…
 (Ey Muhammed) Onların mallarından bir miktar sadaka al ki onunla onları temizleyesin ve ayrıca onları teşvik et (salli aleyhim); çünkü senin teşvikin onlar için bir tesellidir. Allah işitir, bilir. (9:103)
‘Teşvik etmek, desteklemek’ anlamına gelen salli ala ifadesini peygamber için bir dua veya gece gündüz övmek anlamına kaydırdıktan sonra ‘Benim ismim zikredildiğinde bana salavat getirmeyenin burnu yerde sürünsün!’ veya ‘Kim bana günde şu kadar kez salavat getirirse şefaatime hak kazanır’ gibi hadisler uydurmuşlardır.
4.  33:56 ayetinde ‘sallallahu aleyhi vesellem’ sözünün tekrarlanması emredilmiyor. Burada bir işin yapılması emrediliyor. Ayetin ifadesi, ‘kulu sallallahu aleyhi vesellem (Sallallahu aleyhi vesellem deyiniz) biçiminde değildir.
5. Kuran’ da Muhammed’in ismi tam dört kere geçmesine rağmen hiçbirisinden sonra ‘sallallahu aleyhi vesellem’ denilmemektedir.
6. Allah’ın ismini övgü ifadelerini kullanmadan zikretmeyi Allah’a karşı bir saygısızlık olarak saymayanların, O’nun kulu ve hizmetkârı olan Muhammed’in ismini yalın olarak anmayı saygısızlık saymaları inançlarındaki hastalığın belirtisidir.
8. Peygamber’in arkadaşları 33:56 ayetini geleneksel inanışın iddia ettiği gibi anlamış olsalardı, ‘sallallahu aleyke vesellem (Allah sana salat ve selam etsin) biçiminde bir ifadeyi sık sık kullanmaları gerekirdi. Hadis kitaplarında böyle bir ifadeye rastlanmaması dikkat çekicidir.
9. Ünlü insanları tek bir isimle anmak evrensel bir teamüldür. Tarih kitaplarını veya günlük gazeteleri bile incelerseniz bunu göreceksiniz…”

1. Hz. Allah ve melekleri yalnızca Son Nebi’ yi değil, aynı zamanda müminleri de salât etmektedir (33/43). Bu durumda bu hususta öbür inananlar karşısında Nebi’ nin hiçbir ayrıcalıklı durumu yoktur.
2. 9/103 belgisinde Nebi’ nin de inananlara salât etmesi gerektiği buyurulmaktadır. Bugünün zamânı için, ölmüş bir Nebi’ nin günümüz mü’minlerine salât getirmesi, açıklanabilir nitelikte midir? Bununla ilgili olarak zâten Nebi’ nin bu salâtının ne amaç taşıdığı âyette belirtilmiştir: Çünkü onun (Nebi’ nin) salâtı inananlar için bir yatıştırıcıdır.
3. 33:56 belgisinde “sallallâhu aleyhi vesellem” sözünün söylenmesi buyrulmuyor. Burada bir işin yapılması buyruğu var; çünkü bu belginin söylemi (ifâdesi), “Qulû: Sallallâhu aleyhi vesellem! = “Sallallâhu aleyhi vesellem!” deyiniz) biçiminde değildir.
4. kur'anda  Muhammed’ in ismi, tam dört kez anılmasına karşın hiçbirisinden sonra ‘Sallallâhu aleyhi vesellem!’’ denmemektedir. Bu da gösteriyor ki, Yüce Allah’ ın algı şemasında ‘salavat getirme’ diye bir şey yoktur. Eğer böyle bir şey olsa idi, sorunsal (problematik) olarak ele aldığımız 33/56 belgisine koşut ve El-Kitap’ ın Mübiyn (âyetlerin kendisi ile tebyin edilmiş olan) önadına uygun olarak bizzat Allah’ ın Hz. Muhammet’ in ismini andığı belgilerde salavat getirmesi gerekirdi.
5. Saygıdeğer Son Nebi’ nin sahabesi, 33/56 belgisini geleneksel inanışın bugün savladığı gibi anlamış olsaydı, “Sallallahu aleyke vesellem! = Allah sana salât ve selam etsin!” biçiminde bir söylemi sık sık kullanması gerekirdi. Hadis kitaplarında böyle bir söyleme rastlanmaması düşündürücüdür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder